Son Yaşanan Depremlere İlişkin
Ülkemizde sıklıkla görülen deprem sonrası yıkımların birçok sebebi bulunmaktadır. Bunlardan ilk akla gelen müteahhitlerin malzeme kalitesini düşürmesi ve maliyet açısından demir ve betonun miktarını azaltması oluyor. Ancak bunun yanı sıra depremde yıkılan konutlar incelendiğinde çoğu binanın eski yönetmeliğe göre yapılması göz ardı edilmemelidir.
Düz Donatı – Nervürlü Donatı Kullanımları
Yapılan incelemelerde çoğu enkazda görülen demirlerin düz demir (S220) olduğu görülüyor. Nervürlü demir (S420) ve düz demir arasında bazı farklar vardır. Düz demir, inşaatı ayakta tutmak amacıyla kullanılırken nervürlü demir ise yapıların temeline güç ve mukavemet katar. Yüzeyinde bulunan nervür adını verdiğimiz tırtıklı dişler sayesinde betonu tutarak kayma gibi olumsuzlukları önler. Düz demir çubuk şeklinde ve nervürsüz demirdir ve daha elastik yapıdadır. Yapılarda nervürlü demirlerin tercih edilmesinin nedeni deprem felaketlerine karşı kolon ve kirişleri daha dayanıklı hale getirmesidir.
Hazır Beton Kullanımı
Bunun yanı sıra hazır betonun önemi bir kez daha kendini göstermektedir. Betonu elle dökülen veya hazır beton kullanılmamış enkazlardan alınan karot numuneleri incelendiğinde beton kalitesinin C7/C9 sınıfı olduğu sonucuna varılmaktadır. Günümüzde beton sınıflarının C25/C30 ve üstü olduğu düşünülürse bu sonuçlar intihar gibi gözükmektedir.
Çatlaklara Karşı Ne Yapılmalı?
Evinizde oluşan kolon ve kirişlerdeki çatlakları üzerine bir kat alçı ve boyayla kapatarak ancak kendi göz zevkinize hizmet edersiniz. Bu işlem vicdanınızı rahatlatsa da evinizi sağlamlaştırmaz. İlgili kişiler tarafından inceleme sağlayıp oluşan çatlağın neyden kaynaklı olduğunu öğrenmeniz gerekmektedir. Her çatlak tehlikeli değildir ama ihmal etmemeniz gereken bir durumdur.
Sıvılaşma
Deprem bölgesi incelendiğinde uzmanlar tarafından dikkat çekilen hususlardan biri de yana doğru eğim gösteren binalardır. Bunun sebebi zemin sıvılaşmasıdır. Zemin sıvılaşması zeminin sıvı davranışı gösterme eğilimidir. Deprem sırasında, kayma dalgalarının suya doymuş daneli tabakalardan geçerken, danelerin (zemin parçacığı) yerleşim düzenini değiştirir. Bu sırada daneler arasında su yol bulup, kaçamazsa boşluk suyu basıncı yükselir. Eğer bu basınç üstte bulunan tabakaların ağırlığına yakın bir seviyeye ulaşırsa, daneli tabaka geçici olarak sıvı gibi davranarak sıvılaşma olayını başlatır.
Zemin yapısına uygun mimari ve statik çözümler yapılmalıdır. Zemini iyi bir araziye yaptığınız bir çalışmanın aynısını zemini kötü bir araziye yapamazsınız. Tasarımını ve uygulamasını yapacağınız taşıyıcı sistem kesitleri, temel türü zemine bağlı olmak zorundadır. Bu sebeple her statik çözüm zemin üzerinde yapılan deneylerden çıkan laboratuvar sonuçlarına göre hazırlanmaktadır.
Yeni Binaların Durumu ve Çerçeve Sistem Tasarımı
Depremden etkilenen binaların arasında yeni binaların olması da ülkemiz açısından içler acısı bir durumdur. Mimarisi, cephesi, peyzajı kadar binanın statik açıdan uygun olması daha önemlidir. Cephe estetiği için yapılan geometrik çıkma ve girintiler çerçeve sistemine engel olup düzensizlik meydana getirmektedir. Kolonların yerleşimleri ve kirişler ile olan bağlantısı çerçeve sistemi oluşturur.
Kesilmiş Kolonlar
İzmir’de olduğu gibi Hatay Kahramanmaraş depreminde de iptal edilen kolonlardan bahsedilmektedir. Bir binanın en önemli taşıyıcı elemanı kolonlar ve kirişlerdir. Düğüm noktalarında bulunan etriyeler, yük aktarımları, rastgele bağlanan kolon ve kirişler, sonradan yapılan çıkmalar, düşük beton kalitesi, zemin dükkan merakı, kesilmiş kısa kolonlar, zemin kalitesinde uygunsuzluk, dilatasyon derzi bırakılmamış bitişik nizam yapılaşması insan canını hiçe sayan hatalardır. Hiçbir taşıyıcı sistem elemanı binada tasarım ve görsellik amacıyla kullanılmaz. Kolonlar ve kirişler tesisat boruları, elektrik kabloları için engelleyici değildir.
Jeologların Öngörüleri
Alanlarında uzmanlaşmış yer bilimcilerimizi jeologlarımızı
mühendislerimizi mimarlarımızı ülkemizin yetiştirmiş olduğu bu
değerlerin tavsiyelerini uyarılarını dinlemeli, çok geç olmadan bu
doğrultuda çalışmalara hız vermemiz gerekmektedir. Kahramanmaraş, Hatay
ve Gaziantep’te depremle yaşanan yıkım, 2 yıl önce Jeoloji Mühendisleri
Odası’nın hazırladığı raporda öngörülmüştür. Raporda felaketin yaşandığı
bu merkezlerdeki zeminin yerleşime uygun olmayan alüvyondan oluştuğu ve
fay üstünde olduğu belirtilmiştir. İhmaller ve dikkatsizliklerin,
insanların yaşama özgürlüğünü elinden almaması için titizlikle
çalışmalar sürdürülmelidir.